Kuruyemişin faydaları

AY ÇEKİRDEĞİ FAYDALARI
  • Kolesterolü düşürür.
  • Damar sertliğini giderir.
  • Kır işçilerinin ve zayıf kalmış çocukların günde 50 gram yemesi tavsiye edilir.
  • Cinsel arzuyu artırır.
  • Kalp ve sinir hastalıklarını önler.
  • İdrar söktürür.
  • Solunum sistemi rahatsızlıklarında iyileştirici etkilere sahiptir.

KABAK ÇEKİRDEĞİ FAYDALARI

  • Böbrekleri güçlendirir.
  • Böbrek, mesane iltihaplarını önler.
  • İdrar yollarında oluşan hastalıkları giderir.
  • Bağırsak kurtlarını düşürür.
  • Birçok prostat ilacının bileşiminde kabak çekirdeği bulunmaktadır.

TUZLU FISTIK FAYDALARI

  • Cinsel arzuyu artırır.
  • Zihinsel ve bedensel yorgunluğu alır.
  • Böbrek ve safrakesesi ağrılarını hafifletir.
  • Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür.
  • Yalnız olarak yenmeli, portakal, elma, armut gibi meyve veya sebzelerle tüketilmemelidir.

ANTEP FISTIĞI FAYDALARI

  • Günde 10-12 adet yenilen iç antepfıstığı,vücudun günlük yağ ihtiyacını karşılayabilmektedir.
  • 100 g antepfıstığı vücudun günlük protein,vitamin B1 ve fosfor ihtiyacının %35``ini karşılayabilmektedir.
  • Kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Kroner kalp hastalığının riskini azaltır.
  • Antepfıstığı şeker hastalığında (Diabete Mellitus)kullanılabilir.
  • İnce bağırsakta glikoz emilimini azaltır ve kan şekerinin yükselmesini önler.
  • Antep fıstığı nekahet dönemlerinde de vücudun dostudur. Bir terkip içinde veya tek başına tüketilen fıstık, nekahet dönemin rahat ve kısa sürmesini sağlar, bünyeyi dirençli hale getirir.
  • Akciğer için iyi bir iltihap temizleyicidir. Göğsü yumuşatır, ağrılarını hafifletir, öksürüğün geçmesine yardımcı olur.

KAJU FISTIK FAYDALARI

  • Çinko içerdiğinden gribe karşı koruyucu etkisi vardır, bağışıklık sistemini güçlendirir, büyüme ve gelişmeyi olumlu etkiler.
  • İçerdiği minerallerden magnezyum (276 mg/100 gr) kemik ve sinir dokusunu besler, kasların çalışmasını düzenler, kalp atışlarını düzenler.
  • Kansızlığın önemli rahatsızlıklara yol açtığı hamile ve çocuklarda D vitamini içeriği ile eksikliği giderir, kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Özellikle gebelikte takviyesi gereken demir (6,43 mg/100 gr) mineralini içerir.
  • İçerdiği selenyum ile vücudu çeşitli hastalıklardan korur,şeker hastalığının gelişimini engeller,kansere karşı direnci arttırır.
  • İçerisinde bulunan potasyum tansiyon düşürücü özelliğe sahiptir. Kalp yetmezliği, böbrek hastalıkları, hepatit ve siroz tedavisinde olumlu etkiler gösterir.

FINDIK İÇİ FAYDALARI

  • Cildi güzelleştirir.
  • Varis tedavisinde faydalıdır.
  • Enerji verici ve besleyicidir. Cinsel gücü artırır.
  • Güç ve dikkat gerektiren durumlarda yararlıdır.
  • Böbrekteki kum ve taşları döker, böbrek rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır.
  • Vücutta artık madde bırakmadan protein verir ve vücudun normal çalışmasına, zayıf düşmemesine yardımcı olur.
  • Gelişme çağındaki çocukların gelişmelerini daha iyi sağlamak için fındık verilmelidir.
  • Yüksek tansiyondan prostata, kalp şikâyetinden menopoz dönemi sorunlarına kadar birçok rahatsızlıkta fındık vücudu güçlendirici ve sağlığımızı koruyucu bir görev üstlenir.
  • Yapılan pek çok araştırma, fındığın kolesterolü düşürdüğünü ve kalp krizi riskini azalttığını, içerdiği yüksek kalsiyum sayesinde kemikleri ve dişleri güçlendirdiğini, cinsiyet hormonlarını geliştirdiğini ve günlük yaşamda enerji verdiğini ortaya koyuyor.
  • Her gün sadece 25-30 gr fındık yemek, günlük E vitamini ihtiyacının yüzde 100`ünü karşılıyor.
  • Son zamanlarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, fındıkta bol miktarda bulunan beta-sitosterol maddesi, kolesterolü düşürmede ve kanser (kolon, prostat, göğüs) gibi pek çok hastalığı önlemede önemli bir rol oynayabiliyor. Bu husus, tümör büyümesini engelleme ve apoptosis uyarımı içinde geçerli.

PATLATMALIK MISIR FAYDALARI

  • Mısır lifli bir besindir. Bu yüzden kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağlar ve kabızlığı önler, alınan posa miktarı artıkça koroner kalp hastalığı riski de azalır.
  • İçerdiği yüksek karbonhidrat miktarı sayesinde enerjinize enerji katar.
  • Mısırda protein, kalsiyum, demir , fosfor, A ve B2 vitaminleri bulunur.

BADEM FAYDALARI

  • Sinirleri güçlendirir.
  • Göğüs hastalıklarını önler.
  • Beden ve zihin yorgunluğunu giderir.
  • Hamilelerin sütünü artırır ve bebeklerin gelişimine yardımcı olur.
  • Böbrek ve idrar yolları iltihaplarını iyileştirir.
  • Badem yağı ayrıca müsil olarak da kullanılır.
  • Kolestrolü düşürür. Kalp krizi riskini azaltır.
  • Her gün 42 gr badem veya fındık tüketimi kalp hastalığı riskini azaltmaktadır.
  • Kan şekeri düzeyini ayarlar; kansere yakalanma riskini azaltır.
  • Cinsel güçsüzlüğe karşı etkilidir.
  • Bedenin ve zihnin yorgunluğunu giderir.
  • Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

LEBLEBİ FAYDALARI

  • Anne sütünü artırır.
  • Asit fazlasını alır, mideyi rahatlatır.
  • Neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir ve içinde bulunan yağlar vücuda yararlıdır.
  • Tokluk hissi verir. Bu sebeple diyet yapanlar için kilo kaybına yardımcıdır.

BEYAZ LEBLEBİ FAYDALARI

  • Neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir ve içinde bulunan yağlar vücuda yararlıdır.
  • Tokluk hissi verir. Bu sebeple diyet yapanlar için kilo kaybına yardımcıdır.
  • Asit fazlasını alır, mideyi rahatlatır.
  • Anne sütünü artırır.

CEVİZ FAYDALARI

  • Kanda kolesterolün yükselmesini önler.
  • Beynin çalışmasını güçlendirir.
  • Çocukların okul performansları ve hatırlama yetileri arttırmak için gereklidir.
  • İçerdiği fosfor ve kalsiyum zihni yorgunluğu giderir, kemik ve dişleri güçlendirir.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • İyi bir antioksidan kaynağı olması sebebiyle kanserle savaşta önemli rolü vardır.
  • Ceviz yenmesi, kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur: Cevizin içerdiği doymamış yağlardaki linoleik asit, kolesterol düzeyini düşürür. Ayrıca içerdiği alfalinoleik asit ile omega 3 yağ asitleri, damar tıkanmalarını önler. Yapılan araştırmalar, düzenli ceviz yiyen kişilerde koroner damar hastalıklarına yakalanma riskinin önemli oranda azaldığını göstermektedir.
  • Kansızlığı önler.
  • Şeker hastalıklarında kap hastalığı riskini düşürür.
  • Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara karşı koruyucudur.
  • Mide gazını ve sindirim bozukluklarını giderir.
  • Kırmızı kan hücrelerinin biçimlenmesine,akciğerlerden dokulara oksijen taşınmasına yardımcı olan ve kansızlığı önleyen
  • Potasyum açısından oldukça zengindir. Potasyum, sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gereklidir.
  • Safra kesesi taşı oluşumunu engellediği saptanmıştır.

KURU İNCİR FAYDALARI

  • Kansere karşı vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Hamilelerde ve çocuklarda kemik gelişimini sağlar.
  • Yaşlılarda kemik erimesini önler.
  • İçerdiği protein ile hücreleri tamir eder ve yeniler.
  • Zengin demir minerali ile kanı güçlendirir.
  • Kemik hastalıklarında ve gelişim bozukluklarında olumlu etkileri gözlemlenmiştir.
  • Pektik maddelerin kaynağı olmasından dolayı, bağırsaklarda toksik maddelerin atılması, kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi, şeker hastalıklarında kan şekerinin hızla yükselmesini önler.

KURU HURMA FAYDALARI

  • Hurma, zihni ve bedeni gelişmeyi sağlar.
  • Kansere karşı koruyucudur, öksürüğü keser, boğaz ağrısını, bronşiti ve soğuk algınlığını giderir.
  • Kemik hastalıklarında faydası ise yadsınamaz.
  • Mineraller açısından oldukça zengindir. İçeriğinde kalsiyum. potasyum. demir, B vitamini bulunmaktadır.

KURU KAYISI FAYDALARI

  • Beynin düzenli çalışmasını sağlar, stresi azaltır.
  • Karaciğerin tahrip olan kısmının tamirini yapar.
  • Kemiklerin düzgün ve sağlam olmasında önemli rol oynar.
  • Kan yapımını artırarak, kansızlığa engel olur.
  • Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin meydana gelmesine engel olur, meydana gelmiş ülserlerin iyileşmesinde rol oynar.
  • Böbreklerde taş oluşumu riskini azaltır.
  • Üreme sistemi üzerinde önemli rolü bulunup, cinsel gücü artırmaktadır.
  • Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.
  • Dişlerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında önemli rol oynar.
  • Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve daha düzenli çalışmasını sağlar.
  • Potasyum oranı yüksek olması nedeniyle kalp yetmezliği,böbrek hastalıkları,hepatit ve siroz tedavisinde olumlu etkiler gösterir.
  • Saf karbonhidrat içerdiğinden hazır enerji kaynağıdır.
  • Ciltteki pürüzleri gidererek daha düzgün ve canlı görünüm sağlar.
  • Kayısı A,B,C vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve madensel tuzlar içeren bir meyvedir. İştah açar, kan yapar, bedensel ve ruhsal yorgunlukları alır.
  • Sinirleri güçlendirir, uyku verir, kabızlığa iyi gelir.

KURU ÜZÜM FAYDALARI

  • Üzüm ürünlerindeki demir, kalsiyum ve potasyum minerallerinin, kemik gelişimi yanında kansızlığı, halsizliği, zayıflığı ve ishali tedavi edici özelliği bulunmaktadır.
  • Kilo almak isteyen de rejim yapmak isteyen de üzüm yemelidir çünkü enerji verir.
  • Protein ve karbonhidrat kaynağıdır. A,B1,B2,B6, C vitaminleri ile fosfat, kalsiyum, demir, fosforik asit, organik asitler, formik asit minerallerini içerir. Günlük kalsiyumun 1/5’ini ve demirin ise 1/3’ünü karşılar. Mineraller halsizliği, kansızlığı, ishali ve zayıflığı tedavi eder.
  • Karaciğer zafiyetine, öksürüğe, bronşite iyi gelir.
  • Unutkanlığı azaltıcı etkileri olduğu gölemlenmiştir.
  • Diş çürümelerini engeller.
  • Üzümde %20 oranında direk olarak kana karışan şeker vardır. Bu özelliği ile bedenen ve zihnen çalışanlar için iyi bir gıdadır.
  • Gıda şekli anne sütüne benzer. Üzümdeki bol demir kan yapar.

TÜRK KAHVESİ FAYDALARI

  • Kahvenin içerdiği kafein maddesi, sinir sistemini uyarıp zihinsel aktiviteyi güçlendirir.
  • Uyuşukluğu giderip enerji verir ve uyanık kalmayı sağlar.
  • Yapılan araştırmalar günde 6 fincan kahve içen 55 yaşındaki bir kişinin düşünme potansiyelinin içmeyenlere oranla 6 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

. Ayrıca kahve içenlerde içmeyenlere nazaran daha az diş çürüğünün olması, bir başka dikkat çekici araştırma sonucu.

  • Kahve içtikten sonra organizmada ani değişiklikler oluyor. Tüm vücut ani bir enerji akımı ile doluyor. Bu enerji çocuklarda 3, yetişkinlerde ise 5-7 saat sonra azalmaya başlıyor. Tüm bu olumlu yönlerine rağmen kahveyi çok fazla tüketmemekte fayda var.
  • Araştırmalar günde iki fincan kahvenin kolon kanseri riskini yüzde 25, safra kesesinde taş riskini yüze 45 azalttığını gösteriyor. Ancak kahvenin çok fazla tüketilmesi yüksek.
  • Kanser riskini azaltıyor: Norveç’te yapılan bir araştırma ,meyve ve sebzeden bile daha çok antioksidan içerdiğini ortaya koymuştur.
  • Kanser riskini azaltıyor: Norveç’te yapılan bir araştırma ,meyve ve sebzeden bile daha çok antioksidan içerdiğini ortaya koymuştur.
  • Alzheimer’i önlüyor Portekiz’de 2002 yılında yapılan araştırmaya göre kafein beyni zinde tutuyor.

Halsizliği önleyen bitkisel reçeteler

Bazı zamanlarda aşırı yorgunluktan veya halsizlikten dolayı çalışamayacak duruma geliriz. Beden veya akıl yorulması sonucu gelişen bu gibi durumlarda uygulayabileceğiniz bitkisel reçeteler mevcut…

Halsizliğe karşı şifalı bitkiler

- Pelin otu, kara hindiba, kantaron, şahtere, elma, köpekayası, adaçayı, ıhlamur, kekik, havlıcan, zencefil, Antepfıstığı, turp tohumu, badem.

- Kekik, çam iğneleri, yosun, ceviz yaprağı banyoları zindelik verir.

- 1 bardak kaynar suya 1′er çay kaşığı toz zencefil, toz havlıcan, süzme bal konur. 10 dakika bekletildikten sonra içilir. Üzerine 1 çorba kaşığı Antepfıstığı yenir. Günde 2 kere.

- Çekirdekleri çıkarılmış olmak kaydıyla 4 erik, 2 şeftali, 3 badem miksere konup, karıştırılır. Ağır ağır içilir.

- 100′er gram kuşburnu, ahududu, böğürtlen yaprağı, mersin yaprağı karıştırılır, 1 çorba kaşığı alınıp 1 bardak suya konur. 10 dakika kaynatılır, 2 saat demlendirilir. Süzüldükten sonra 100 gram süzme bal ilave edilir. Her gün 1 çay bardağı içilir.

- Et kaynatılarak suyu alınıp, içine bal ve biraz sirke ilave edilerek şerbet yapılıp, aç karnına birer bardak içilecektir.

- 5′er gram havlıncan, zencefil kaynatılıp çay gibi içilir. Üzerine Antep fıstığı yenir. Bu terkip romatizmaya da iyi gelir.

- Pelin otu kaynatılır şeker veya bal ilave edilerek birer bardak içilir.

Cinsel iktidarsızlığa doğal tedaviler

Uzmanlar, birçok erkeğin korkulu rüyası haline gelen cinsel iktidarsızlık ve cinsel güçsüzlük problemlerinin kontrollü ve düzenli beslenme ile üstesinden gelinebileceğini belirtiyor. Badem, enginar, fındık, karabiber ve kereviz gibi yiyecekler cinsel iktidarsızlık problemlerine şifa olabilir.

İşte cinsel güçsüzlüğün üstesinden gelmek için uzmanlarca tavsiye edilen yiyecekler…

Badem, ilaç olarak cinsel güçsüzlüğe karşı kullanılır. Böyle durumlarda, 1 ay süreyle yemeklerden sonra 20 adet tatlı badem yemek gerekir.

Enginar cinsel gücü artırır, vücudu kuvvetlendirir.

Fındık, iktidarsızlığa iyi gelir.

Havuç, cinsel güçsüzlükten şikâyet edenlere sıkça önerilen bir bitkidir.

İncir cinsel isteği artırır. Bol miktarda yenilen incir, iktidarsızlığa iyi gelir.

Karabiber, iktidarsızlık ve cinsel hastalıkların tedavisinde kullanılır.

Kereviz iktidarsızlığa karşı faydalıdır.

Maydanoz erkeklerde ve kadınlarda cinsel isteği artırır.

Salep, kolay sindirilen ve cinsel gücü artırıcı etkisi olan bir besindir.

Terenin cinsel isteği çoğaltıcı etkisi vardır.

Vanilya, erkeklerde ve kadınlarda cinsel isteksizliği yok eder.

Yeşil ceviz, meyvelerinin kabukları kaynatılarak içildiğinde, erkeklerde cinsel gücü artırır.

Yulaf, cinsel iktidarsızlık şikâyetlerine etkilidir. Kış sabahları kaynatılıp lapa şeklinde yenilebilir. İçine kuru yemiş ve bal katılarak, besin değeri artırılır.

Ceviz ve keten tohumu kolesterolü düşürüyor

Uzmanlar, içerdiği bitkisel steroller sayesinde cevizin, içerdiği Omega-3 yağı sayesinde de keten tohumunun uzun yıllardır kolesterol düşürücü olarak kullanıldığını söylüyor.

Ceviz, bünyesinde barındırdığı bitkisel sterollerin etkisiyle kolesterolün düşmesine yardımcı oluyor. Günde 2-3 adet yemek faydalıdır.

Cevizi suda bekletip suyunu içen ya da keten tohumu tüketen hastaların kolesterollerini, bu yöntemle düşürdüklerini gören Prof. Coşkun da ilaç kullanmaktan hoşlanmayan hastalara bu yöntemi öneriyor. Eğer bu yöntem istenen sonucu vermezse, ikinci adım olarak hastadan ilaç kullanması isteniyor.

Yüksek kolesterolü düşürmek için katı ve hayvansal yağları hiç kullanmamak gerekir. Beyaz şekerli ve beyaz unlu mamullerinde kolesterol ve trigliserit oranını yükselttiği bilinmektedir.

Maydanoz, limon, sarımsak, soğan, zeytinyağı kolesterol düşürücü besinlerdir, her gün mutlaka kullanılmalıdır.

Uzmanlar kolesterolü düşürmek için derin deniz balıklarında bulunan Omega-3, Omega-6 ve Omega-9 yağları içeren kapsüllerden günde 2 adet içilmesini tavsiye ediyor.

Keten tohumunu öğüterek günde 2 tatlı kaşığı su ile içilmesi de faydalıdır. Keten tohumunun doğrudan kolesterolü düşürücü özelliği olmasa da, içerdiği Omega-3 yağı sayesinde trigliseridi düşürür ayrıca damar yapısına faydası vardır.

Sarımsak günde 1-2 diş yendiğinde hem kolesterole hem de tüm damar sağlığına faydalı olmaktadır. Sarımsak kapsülleri yerine taze kokulu halini tüketmek çok daha faydalıdır.

Kekik ve karabaş otu bitkilerinden kaynar su içerisine birer tutam atarak 15 dakika demleyiniz sonra süzüp içiniz. Sabah, akşam aç iken 1 su bardağı içiniz. 1 ay devam ediniz. Yalnız hipertansiyon sorunu olanlar kekik bitkisini fazla kullanmasınlar.

Kanserden koruyan sebze ve meyveler

Yapılan araştırmalara göre, günde 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi kanser riskini yüzde 20′den fazla azaltıyor. Kansere karşı en koruyucu sebze ve meyveler ise; havuç, soğan, sarımsak, brokoli, yeşil yapraklılar, domates, narenciye ve baklagiller olarak sıralanıyor.

Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’ne (AICR) göre, günde 5 porsiyon sebze ve meyve, kanser riskini yüzde 20′den daha fazla düşürüyor.

Mesane kanserine karşı

Sarımsak, yeşil yapraklı sebzeler, soya ürünleri, çay (yeşil ya da siyah), sarı-turuncu sebzeler, yoğurt ve diğer fermente süt ürünleri…

Göğüs kanserine karşı

Yüzde 1 yağlı süt, elma, buğday kepeği, Brezilya fındığı, baklagiller ve fasulyeler, brokoli, Brüksel lahanası, küçük mantarlar, lahana, havuç ve havuç suyu, kiraz, vişne, yağlı balık (somon, ton), keten tohumu, keten tohumu yağı, sarımsak, kök lahana, düşük yağlı süt ürünleri, kabuklu yemişler, kırmızı turp, soya ürünleri, ıspanak, tam tahıllar, sarı-turuncu sebzeler, yoğurt…

Kolon kanserine karşı

Brezilya fındığı, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç, karnabahar, sap kereviz, yağlı balıklar, sarımsak, üzüm ve üzüm suyu, kara lahana, baklagiller, kıvırcık, düşük yağlı süt ürünleri, kabuklu yemişler, yulaf kepeği, tam tahıllar, yoğurt ve diğer fermente süt ürünleri…

Akciğer kanserine karşı

Brezilya fındığı, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç ve diğer sarı turuncu sebzeler, karnabahar, acı biber, kara lahana, düşük yağlı süt ürünleri (kaymağı alınmış süt hariç), soğan, portakal, ıspanak, diğer yeşil yapraklı sebzeler, domates ve domates ürünleri…

Yumurtalık kanserine karşı

Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, kara lahana ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, sarı-turuncu sebzeler…

Mide kanserine karşı

Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, bakla, sarımsak, yeşil çay, kara lahana, soğan, portakal ve diğer narenciye meyveleri, domates ve domates ürünleri, tam tahıllar…

Bitkilerle sağlıklı yaşam için önemli ipuçları

1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun “Bir veya birden fazla organıyla tedavi edici veya hastalıkları önleyici olabilen ya da herhangi bir kimyasal-farmasötik sentezin öncüsü olabilen bitki çeşitleri” olarak tanımladığı tıbbi bitkiler bugün çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.

Günümüz modern bilimlerinin keşfettikleri yeni kimyasal maddelerin büyük bir çoğunluğu bu bitkilerden elde ediliyor; tıp dünyasında birçok hastalığın tedavisine imkân sağlayan ilaçlar da yine bitkisel kaynaklı maddelerden üretilip geliştiriliyor.

Fitoterapi de işte bütün bu sağlığımıza olumlu yönde etki edecek bitkileri mercek altına alıyor. Sarımsağın faydaları nedir, gelincik doğal bir öksürük şurubu mudur, kolesterolü hangi bitki düşürür? Bu tür sorular binlerce yıldır soruluyor ve tartışılıyor. Doğru cevabı verebilecek tek alan ise bitkilerin sırrını çözmeye odaklanan fitoterapi. Çünkü fitoterapi geçmişten bugüne bitkilerin geleneksel kullanımlarından kanıtlanmış tıbbi özelliklerine, hangi bitkinin ne şekilde kullanılırsa fayda sağlayacağından hangisinin zehirli ya da zararlı olduğuna, tüm bu bitkilerin nasıl yetiştirilip, kurutulup, saklanması gerektiğinden nasıl ilaç haline getirileceğine kadar birçok kritik soruya odaklanıyor ve her birini en doğru şekilde cevaplıyor.

Özellikle doğal yaşam trendinin iyice yaygınlaştığı son dönemlerde dünyada bitkisel kaynaklı ilaç ve tedavilere bir yöneliş söz konusu. Ancak bilinçsiz ve yanlış kullanımların önüne geçmek için konu hakkında uzmanlara danışmak ya da bilgi sahibi olmak gerekiyor. İşin iyi yanı ise bunları öğrenmek için şansınız olması, çünkü dünyada da büyük ilgi gören fitoterapi kursları Türkiye’de de düzenlenip bitkilerin tedavi amaçlı kullanımı konusunda eğitimler veriliyor. Kısacası bitkilerin sırrına vakıf olmak sizin de elinizde.

Bitkilerin gücü
Ekinazya: Bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve antivirütik. Kökleri ve toprak üstü kısmı ektsre halinde kullanılıyor.

Stevia Rebaudiana: Paraguay ve Brezilya’da 40 yıldan bu yana şeker hastalarına verilen stevia’dan (şeker bitkisi) elde edilen sıvı haldeki öz su, kan şekerini düzenliyor. Bir tutam şeker bitkisi tozu, bir litre çay, kahve veya diğer içecekleri tatlandırmaya yetiyor. Diyette, şeker hastalığında, yüksek tansiyon problemlerinde kullanılıyor. Ayrıca diş üzerinde plak oluşumunu yavaşlatıyor ve çürük önleyici özelliği sahip.

Misk adaçayı: Çiçekli kısımlarından uçucu yağ elde ediliyor. Bu yağ parfümeri sanayinde terlemeyi engelleyici olarak kullanılıyor. Aromaterapide de zindeleştirici olarak etkili.

Aynısafa (Tıbbi Nergis): İyileşmesi güç yaraları bile tedavi ediyor. Çiçekleri zeytinyağında bekletiliyor, bu yağla yaralar pansuman ediliyor. Çay şeklinde kullanımı ise ülser yaralarının tedavisinde etkili.

Tıbbi papatya: Dişlerdeki apselerde gargara yoluyla sökücü etkiye sahip. Sakinleştirici etkisi var. Suyuyla saç rengi açılıyor.

Keten: Tohum kabuklarında bulunan lignan maddesi hücre yenileme özelliğine sahip. Kolesterolü düzenliyor. Tohumları kullanılırken alınan miktarın en az üç misli sıvı alınması gerekiyor, yoksa bağırsaklarda şişme yapıyor.

Oğulotu: Sakinleştirici. Sinirsel baş ağrıları, kalp çarpıntılarına iyi geliyor. Eski kitaplarda ‘kalbin en iyi dostu’ olarak geçiyor. Uçucu yağı bazı limon kolonyalarında kullanılıyor.

Sarı Kantoron: Sakinleştirici. Zeytinyağında çözülen yağı özellikle yanıklarda kullanılıyor. Mide ağrılarında hafif etkili.

Yünlü Yüksükotu: İçerdiği alkoloidler nedeniyle zehirli. Kalp ritim bozukluklarında içindeki digitalin maddesi etkili.

Gümüşdüğme: Çiçekleri papatyaya benziyor. Standardize edilmiş ekstresi migren tedavisinde kullanılıyor. Eczanelerde bulunuyor.

Kediotu: Bedensel ve zihinsel gerginliklerde sakinleştirici etkili. Ekstre ve çay olarak kullanılıyor. Çayını kullanırken iki haftadan sonra bir hafta ara verilmesi tavsiye ediliyor.

Devedikeni: Ekstresi ya da balla tatlandırılmış tohumları yağlanma, siroz gibi karaciğer rahatsızlıklarında kullanılıyor.

Mide Yanması

mide yanmasıMide yanması 20 ile 50 yas arasinda bircok insanda görülen cok yaygin bir rahatsizlik. Midede yanma hissi yemekten once, yemek sirasinda ya da yemekten 2-3 saat sonra hissediliyor. Besinler, sindirim islevinin bir geregi olarak midede ilk degisikliklere ugrayarak bagirsaklara gonderilmek icin hazirlaniyor. Mide bu islevi yerine getirirken ic yüzeyini kaplayan zarin altindaki salgi hücrelerini, besinlerin gerekli degisimini saglamak üzere uyariyor. Bu sirada olusan bir dengesizlik, asiri asit ortamina ve midenin kendini koruyamamasina yol acarak yanma hissine neden oluyor.

Büyüklerimiz midede yanma hissi duyduklari zaman hemen bir lokma ekmek ici cignermis. Ekmek icinin degil ama agiza birsey atmanin dogru bir yontem oldugunu belirten günümüz doktorlari da az ama sik yemeyi oneriyorlar. ogünleri kücülterek sik sik yemenin sikayetleri azaltacagini soylüyorlar.

Yemege daha fazla zaman ayirin. Ayaküstü degil, sofrada oturarak yiyin. Acele yemek mide islevine zarar veriyor. Kendinize daha fazla zaman ayirip yemek yemeyi bir zorunluluk degil de bir keyif anina donüstürün.

Agziniza kücük lokmalar almak midenin sindirim icin gerekli salgilari daha kolay üretmesine yardimci olur. Lokmalari uzun uzun cigneyin. Bu, midenizde şiskinlik ve agirlik hissetmemenizi saglar.

Sofradan tikabasa doymadan kalkin. Mide bos bir torba oldugu icin yemek yerken cignedigimiz besinler buraya ulastikca mide sürekli genisler. Eger kemerinizi cok sikmissaniz yanma hissi duymaniz cok dogal. İci dolu bir plastik torbayi düsünün. Tam ortasindan bir ipi kemer gibi sikica baglayin. Torba saga ya da sola cekecek ya da asagiya dogru sarkacaktir. Mide de ayni boyle… Bu nedenle olcülü miktarda yemek yiyin.

Aksam ogününden hemen sonra damak kacamaklari yapmayin. Aksi takdirde mide gece boyunca calisip yorulur. Aksam yemegi ile uyku arasi en az üc saat olmali. Yani yemek yedikten en az 3 saat sonra yatin. Gece yatarken sag yana donerek yatmayin. Besinin mideye girisi sag taraftan gerceklestigi icin yedikleriniz yeterince hazmedilemeyip mide borusunda yanma hissi olusabilir.

Yemek yedikten sonra yere egilmeniz gerekiyorsa dizlerinizi bükerek egilin. Aksi takdirde mide islevini gerektigi gibi yapamaz.

Yiyecek ve iceceklerin cok sicak ya da soguk olmasi mide sivisina zarar verebilir. Bu nedenle yiyecek ve iceceklerin ilik olmasina ozen gosterin.

Sigaradan uzak durun.

Yemekten sonra uzanmayin. Unutmayin, mide sivisi yatay pozisyonu sevmez ve yanma hissi mide borusu yoluyla agziniza kadar gelebilir.

Uzak durulması gerekenler
Hazmi kolay olmayan kizartmalari ve yagli yiyecekleri sofranizdan uzaklastirin. Agir yagli, fazla kremali ya da soslu besinleri yemeyin. cikolata, icerdigi yüksek dozdaki yag ve kafein nedeniyle hassas mideye zarar vererek yanma hissine yol aciyor. Sütlü cikolata, daha az yag iceren bitter cikolataya oranla daha tehlikeli oldugundan cikolata sevenler genelde sütsüz olanini tercih etmeli.

Kafeinli icecekler mide icin cok zararli. Kahve, cay ve kola gibi icecekler hassas mideyi yorar. Eger mide yanmasindan sikayet ediyorsaniz ve kahve icmeden duramiyorsaniz kafeinsiz kahveyi tercih edin.

Gazozlu icecekler ve asitli meyve sularini dikkatli icin. Domates veya portakal suyu asitli oldugu icin mide yanmasini siddetlendirebilir. Bu nedenle sulandirarak ve balla tatlandirarak icin.

Et suyu ile hazirlanmis corbalardan uzak durun. Diger corbalari ise cok sicak icmeyin. Ilinmasini bekleyin.

Alkol midedeki yanma hissini artirir. Hele mide bosken alkol kesinlikle almayin.

cig sogan ve cig meyve de mide asidini artiran etkenlerdendir.

seker yemeyi seviyorsaniz naneli olanlari secmeyin.

Mide agrilariniza son verecek saglikli ve dost besinlerle yemek yemenin keyfini cikartabilirsiniz…

Karnabahar : Haslanmis karnabahar, mideyi asit saldirilarindan koruyarak tüm sorunlari giderebilir. İceriginde bulunan gefarnato maddesi ülser ilacinin hammadesi olarak kullaniliyor.

Lahana : Lahanayi cig olarak yemeyi tercih edin. İnce seritler halinde dograyip salata yapin. Meyve presinde lahananin suyunu sikip ayni miktarda elma suyu ile karistirin ve icin. Lahana, ülser ve gastrit ilaci olarak biliniyor. Dortte bir lahanayi yikayip kalin seritler halinde dograyin. 1 kerevizi soyup dograyin. 1 havucu temizleyip dilimleyin. Lahana, kereviz ve havucu kati meyve presinde sikip sabah aksam suyunu icin.

Patates : cig patates suyu mide yanmasının dogal ilacidir. Patatesi soyup kati meyve presinde suyunu sikin. Su,havuc suyu ya da kereviz suyu ile karistirip icin.

Elma sirkesi : Salatalarda ya da mezelerde elma sirkesi kullanin.

Maden suyu : Mide asidinin büyük bir bolümünü etkisiz hale getiriyor.

Ispanak : Ispanagi buharda pisirin ya da haslayarak tüketin. Taze yapraklarini salata olarak yiyin.

Zeytinyagı : çig olarak kullanildiginda besinlerin midede kalma süresini azaltiyor ve yaglarin sindirimi icin safra salgisini artiriyor.

Baklagil : Fasulye, bezelye ve mercimekte bulunan bioflavionid maddesi, midenin koruma faktorünü artiriyor.

Muz : Mideyi seven meyvelerin basinda geliyor. Ara günlerde birer muz yemek, midedeki yanma hissini ortadan kaldirabilir. Muz, mide enzimleri ve hücrelerinin üretimini de artiriyor.

Kizarmis ekmek : Midenin salgiladigi asiri asidi kurutarak yanma hissini gideriyor.

Meyankokü : Güclü bir mide koruyucusu.Yapilan son arastirmalara gore midedeki asiri asitlenmeyi

Domuz Gribi Hakkında

Domuz gribi akut solunum yoluyla domuzları etkileyen A tipi bir bulaşıcı hastalıktır.Bu virüs domuzlar arasında direk yada dolaylı etkileşim yoluyla bulaşıyor. Bu hastalık vakaları kış ve bahar aylarında artış gösteriyor ancak bütün yıl boyunca da devam ediyor. Domuz gribi normalde sadece domuzları etkiliyor. Fakat bu virüs bazen tür bariyerini aşarak insanı da etkileyebiliyor.Domuz gribi belirtileri dönemsel zatürre ile çok benzerlik göstermektedir ve bazen ölümlere bile neden olabilmektedir.
Bu belirtiler arasında ateş, öksürük, boğaz ağrısı, vücut ağrıları, baş ağrısı, titreme, yorgunluk, ishal ve kusma gibi belirtiler sayılabilir. Bu virüs ayrıca zaten bireyde var olan kronik hastalıkları daha da kötüleştirebilir.

Geniş bilgimiçin konumuzun içine giriniz…

Bu hastalık domuz eti tüketimi ile bulaşır mı?

Hayır. Bu hastalığın insanlara domuz yada domuz mamulleri katkılı ürünlerin tüketilmesi sonucu bulaştığına dair herhangi bir delil yok. Eğer domuz yeterince pişirilirse bu virüs bulaşmaz. Bu virüs 160-170 derece sıcaklıkta yok oluyor.

Bu arada islama göre domuz ürünlerinin tüketiminin haram olduğunu belirtmekte yarar var.

İnsanlar bu virüse nasıl yakalanırlar?

İnsanlar bu virüse genellikle domuzlarla direk temas kurduklarında ve virüs bulaşmış yerlerde bulundukları zaman yakalanırlar. İnsan insana temas ta bu virüsün bulaşmasının bir diğer yoludur. Ayrıca virüs tıpkı diğer mevsimlik gripler gibi solunum yolu ile de bulaşmaktadır.

Kendisine virüs bulaşan bir kişi bunu diğer insanlara ne kadar zamanda bulaştırır?

Eğer şahıs bu hastalığın belirtilerini üzerinde taşıyacak şekilde hastalığa yakalanmışsa bu kişinin bu hastalığı bulaştırması en fazla 7 gün sürer. Bu zaman dilimi çocuklarda daha kısadır.

Hastalıktan korunma yolu nedir?

Hastalığa yakalanmış insanlarla direk temastan kaçının. Ellerinizi özellikle de öksürdükten ve hapşırdıktan sonra sabun ve bol su ile yıkayın. Özellikle de hapşırırken ve öksürürken mendil kullanuın ve bu mendili daha sonra atın.

Eğer size virüs bulaştıysa evden çıkmayın ve diğer insanlarla direk temastan kaçının. Hastalığın daha fazla yayılmasını engellemek için elinizi gözünüze, burnunuza ve ağzınıza temas ettirmeyin.

Acil ve erken belirtiler nelerdir?

Çocuklarda erken belirtiler şu şekildedir:
-Hızlı solunum veya sorunlu nefes alma.
-Mavimsi cilt rengi
-Yeterli sıvı tüketmeme.
-Uykudan zor uyanma ve insanlarla iletişim kuramama
-Huysuzluk ve sinir bozukluğu
-Çeşitli nezle-belirtileri görülü ve daha sonra bu belirtiler gelişerek yüksek ateş ve öksürüğe dönüşmesi.

Yüksek ateş

Yetişkinlerde görülen belirtiler ise şunlardır:

-Nefes alma zorluğu ve nefes darlığı
-Karın ve göğüste basınç ve ağrı

Ani baş dönmesi

-Şiddetli veya devamlı kusma

Domuz gribinin bir tedavisi var mı?

Bazı anti virüs ilaçları virüsün üremesini durdurabiliyor. Bu ilaçlar hastanın rahatlamasına ve hastalığın etkisinin kırılmasına yarıyor. Bu ilaçlar ayrıca ciddi olumsuz etkilerini de ortadan kaldırıyor. Bu anti virus ne kadar erken alınırsa o kadar iyi sonuçlar gösteriyor.

Bu domuz gribini engelleyecek bir aşı var mı?

Henüz değil. Bu virüsün çeşitli aşılara çok seri uyum sağlamasından kaynaklanıyor. Virüsün bu kabiliyeti yeterli ve etkili bir aşı üretilmesini maalesef engelliyor. Hali hazırda dünya sağlık örgütünün tavsiye ettiği aşılar arasında bu virüsle alakalı herhangi bir aşı yoktur.

Sağlık Bakanlığı'ndan domuz gribi açıklaması
Sağlık Bakanlığı adına Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Seracettin Çom açıklama yaptı. Çom açıklamasında griple ilgili tehlike yok dedi ama vatandaşları uyardı.

Sağlık Bakanlığı adına bir açıklama yapan Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Seracettin Çom şu an için vatandaşları tehdit eden bir durumun olmadığını belirterek, soruları olanların bakanlık adına kurulan 184 numaralı hattan bilgi alabileceğini bildirdi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

"Dünydaki durumu ve ülkemizdeki risk ihtimallerini kamuoyuyla paylaşmak, bilgi kirliliğini vatandaşlarımızın kafasını karıştırmaması amacıyla bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettik.

17 Nisan'da Meksika'da domuz gribi hastalığının ilk duyurusu yapılmış, aradan geçen bu kadar süre zarfı içinde 1000'den fazla yaralı, 100'den fazla kişi de ölmüştür. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde şüpheli vakalar vardır. İspanya'da biraz önce incelenen vakalarından bir tanesinde kesin bu virüsü taşıdığı ilan edildi. Domuz da mevcutken daha sonra insana geçen ve şimdi de ilk defa insandan insana geçiş eğilimi gösteren bir virüsle karşı karşıyayız. Bakanlığımız olayın duyumu aldığı ilk andan itibaren irtibatını sürdürmekte. Çeşitli tarihlerde ülkemizi ve dünyayı tehdit eden virüsler nedeniyle de ülkemiz daha önceki faaliyetleriyle oldukça yeterli tecrübeye sahip olmuştur. Tecrübeli sağlık ekibimiz ve idarecilerimiz mevcuttur. Bilim adamlarımız gelişmeleri yakınen takip etmektedir. Bakanlığımız da bize gerekli desteği vermektedir. Konunun uzmanı hocalarımızla bakanlığımız çeşitli görüşmeler yaparak gerek desteği almıştır. Bakanlığımızca hazırlanan eylem planı madde madde hazırlanmıştır. Böylece karşınıza çıktık. Örnek olarak her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü'nün yapacağı açıklamaları dinlemekle birlikte, ülkemizin konumu gereği (Ulaşım hareketliliği) kendi durum ve gerçeklerine dayanarak ek almamız gereken tedbirleri almaya başlamış durumundayız. Bugünden itibaren hava limanlarımızda ulusal salgınla mücadele eylem planımızın gereklerinden biri olarak giriş çıkışlarda sağlık taraması uygulamasını başlatmış durumundayız. Ülkemize gelecek Meksika'nın komşuları olan diğer ülkelerden ülkemize geleceklere bir takım duyurularımız oldu ve olacak. Kendi vatandaşlarımız da dahil kendilerinden bir takım bilgiler alarak virüs şüphesi olanları karantina altına alıp Türkiye'de yeni vaka girişi olursa bunu kaçırmayalım, burada hakim olalım diyerek bu tedbirler alınmıştır. Taşradaki sağlık teşkilatlarımız nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda uyarılar yapılmıştır. Çeşitli toplantılar yapılmıştır. Bilgi kirliliğin olmaması amacıyla bakanlığımız hafta sonu dahil hergün basın vasıtasıyla günlük rapor şeklinde uygun saatte hastalığın hem uluslararası hem de ülkemizdeki durumu hakkında bilgi akışı sağlanacak. Şu an vatandaşlarımızı tehdit eden bir durum olmadığını ama böyle bir tehlikenin mevcut olduğunu bilmelerini istiyoruz. Bakanlığımız dışında yapılacak açıklamalara itibar etmeyelim.

ALO 184 HATTINDAN BİLGİ ALABİLİRLER

Saber olarak 184 numaralı telefonu arayarak gerekli bilgileri alabilirler. Yine aynı şekilde Sağlık Bakanlığımızın web sitesinden güncel bilgilere ulaşabilecekler. İhtiyaç devam eder, risk artarsa ilan edeceğimiz telefonlarla aynı şekilde vatandaşlarımız bilgilere ulaşabilirler."

Domuz gribi bize gelir mi diyorsanız bu tartışmayı dikkatle okuyun.

Domuz Gribi ( Swine Flu) Nedir?

Domuzlarda hastalığa yol açan bir mikro-organizma olan influenza tip A virusunun insanlarda oluşturduğu solunum yolu hastalığıdır.

Domuz gribinin İnsan sağlığına etkileri nelerdir?

İnsanlar arasında domuz gribi enfeksiyonu, tek tek vakalar olarak ya da salgınlar halinde görülebilir. Klinik belirtileri gribe (mevsimsel influenzaya) benzerdir. Bunlar; ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, öksürük, genel vucut ağrısı, halsizlik ve bitkinlik şeklindedir. Ancak bazı vakalarda hiçbir belirti görülmezken bazıları ölümle sonuçlanabilmektedir.

Domuz gribinin belirtileri nelerdir ?

Domuz influenza A virus enfeksiyonunda ; ateş, öksürük, boğaz ağrısı, vücutta ağrı, yorgunluk/ kırgınlık, başağrısı, üşüme görülebilir. Bazı domuz gribi vakalarında kusma ve ishal de görülmektedir. Mevsimsel gribe benzer şekilde, insandaki domuz gribinin şiddeti hafiften ağıra değişebilmektedir. Ağır vakalarda solunum yetmezliği ve bazen de ölüm görülebilmektedir.

Domuz gribi virüsü nasıl bulaşır?

İnsanlar domuz gribini genellikle enfekte olmuş domuzlardan almaktadır. Ayrıca şu anki salgında insandan insana bulaşmanın olduğu görüşmektedir. İnsandan insana bulaşmada yakın temas, hastalığı taşıyanlarla aynı ortamı paylaşmak önemli rol oynamaktadır.

Domuz gribinin kuş gribinden farkı nedir?

Kuş gribi, kuşlardan insana bulaşan bir hastalıktır. İnsandan insana bulaşma vakası görülmemiştir. Domuz gribinde ise hem domuzlardan insana, hem de insandan insana bulaşma vakaları tespit edilmiştir.

Domuz eti ve domuz ürünlerini yemek güvenli midir?

Domuz gribinin, uygun hazırlanan domuz eti veya diğer domuz ürünlerinin yenmesiyle bulaştığına dair bulgu yoktur. Domuz influenza virüsu, 70ºC derece ısıtılınca ölmektedir.

Domuz gribi vakaları nerelerde görülmüştür?

26 Nisan 2009’da Meksika’da doğrulanmış 18 vaka bildirmiştir. Halen araştırılmakta olan şüpheli vakalar ülkenin 32 eyaletinin 19’undan bildirilmiştir. Meksika Başkanı Felipe Calderon 81 ölümün salgından kaynaklandığından şüphelenildiğini ve halen 374 kişinin hastanelerde yatmakta olduğunu bildirmiştir. 929 kişinin ise solunum yolu hastalığı nedeniyle hastanelere başvurduğunu ve yapılan inceleme sonunda evlerine gönderildiği bildirilmiştir .

26 Nisan2009’da ABD’de doğrulanmış 20 vaka bildirmiştir. Bunların 8’i New York, 7’si Kalifornia, 2’si Teksas, 2’si Kansas ve 1’i Ohio eyaletlerindendir. Şu ana kadar ölüm bildirilmemiştir. Ayrıca İspanya’da 2 vaka ve Kanada’da 6 vaka bildirilmiştir.

Domuz Gribi aşısı var mıdır?

Domuz gribine karşı şu anda geliştirilmiş bir aşı yoktur. Virüs, çok hızlı değişim göstermektedir. Bu etkiler göz önüne alınarak aşı hazırlama çalışmaları devam etmektedir.

Hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat edeceğim. Neler yapmam gerekir?

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanmış seyahat kısıtlaması yoktur. Mümkün olduğunca kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunulmaması, bulaşma riskini azaltacaktır. Solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıklar için olduğu gibi başta sabunla el yıkama gibi kişisel hijyen önlemlerini uygulamak son derece önemlidir. Gidilen ülkelerin yerel otoritelerinin öngördüğü tedbirlere uyulması ve gerektiği durumlarda basit cerrahi maske kullanılması hastalığın bulaş riskini azaltacaktır. Ayrıca grip belirtileri görüldüğünde en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat ettim. Ne yapmam gerekir?

Hastalık şu ana kadar Meksika, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve İspanya’da görülmüştür. Son 2 hafta içinde hastalığın görüldüğü ülkelere ziyarette bulunmuşsanız ve başta 38ºC’ den yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, vucutta ağrı, yorgunluk/ kırgınlık, baş ağrısı, üşüme, kusma ve ishal gibi grip benzeri belirtileriniz varsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekir. Böyle belirtiler sadece grip yada domuz gribi hastalıkları sonucu ortaya çıkmaz. Zatürree, nezle, bronşit gibi başka birçok solunum yoluyla bulaşan hastalık da benzer belirtiler gösterebilir. Bu durumların ayırt edilebilmesi için en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gereklidir.

Uluslararası seyahate çıkmayı planlıyorum, hastalıktan korunmak için neler yapmalıyım?

Halen Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, seyahatin yada ticaretin kısıtlanması gerekmediğini bildirmektedirler. Genel olarak kişisel temizlik önlemlerinin alınması, kalabalık ve havasız ortamlardan mümkün olduğunca kaçınılması şu an için yeterli önlemlerdir.

En etkili önlem el yıkamadır. Öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burnunuzu tek kullanımlık mendil ile kapatın ve mendili atın. Özellikle hapşırma yada öksürme sonrasında ellerinizi su ve sabunla yıkayın. Alkol bazlı el dezenfektanları kullanılabilir. Hastalığın başlıca insandan insana, hapşırma, öksürme gibi yollarla bulaştığı düşünüldüğünden hasta kişilerle temastan kaçınmak uygun bir korunma yöntemidir. Kirli ellerle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmak buradaki virüslerin elleriniz yoluyla yayılmasına neden olabilir. Bol sıvı gıda tüketin, iyi beslenin, dinlenmeye dikkat edin.

YAZ AYLARINDA BESLENME

Yaz mevsiminin etkisini iyice göstermeye başladığı şu günlerde hava sıcaklığının artmasıyla birlikte bol sıvı alınması yönündeki öneriler sıklıkla gündeme gelmektedir. Vücuttan fazla miktarda su kaybedilmesi sonucu; bayılma hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemleri görülebilir. Sıvı ihtiyacını karşılamak için süt, ayran, soda, taze sıkılmış meyve suları, bitki ve meyve çayları tercih edilebilir. Öte yandan en iyi çözücü, saf, doğal ve katkısız olan içecek sudur. Dünya Sağlık Örgütü kadınların günde 10, erkeklerin 14 bardak su içmesi gerektiğini belirtmektedir. Bebek ve çocuklar sıvı kayıplarını ifade edemeyecekleri için, ebeveynlerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerekmektedir.

Havaların ısınması ile birlikte ev dışında daha uzun süre kalınmaktadır. Özellikle hipertansiyon, diyabet, kalp - damar hastalığı gibi kronik rahatsızlığı olan bireylerin güneş ışınlarının çok dik geldiği 11:00 - 17:00 saatleri arasında gerekmedikçe dışarı çıkmamaları gerekmektedir. Özellikle bu tür rahatsızlığı olan bireylerin öğün atlamamaları, 3 ana öğünün yanı sıra 3 küçük ara öğün almaları önerilmektedir. Böylelikle bir sonraki öğünde hem yavaş hem de az yemek yenilmesi söz konusu olmaktadır.

Yaz mevsiminde günlerin uzun olması nedeniyle daha çok yemek yenilmekte, özellikle geç saatlere kadar süren akşam yemeği sırasında alkol alınması, yağlı ve ağır yemekler yenmesi vücut dengesini zorlayabilmektedir. Katı yağların kalp krizi riskini artırdığını artık herkes biliyor. Kalp krizi yaz döneminde daha fazla görülmektedir. Bu nedenle yemeklerde sıvı yağlar tercih edilmelidir. Et, süt, yoğurt, peynir, yumurta ve yağlı tohumların içerisinde de yağ bulunmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; ekmeğe yağ sürmemek, zeytinyağı bile olsa aşırı miktarda kullanmamaktır. Kızartma ve kavurma işlemlerinden kaçınmalı; haşlama, ızgara, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Sonuçta 1 gram yağ 9 kkal. enerji vermektedir.

Şeker açısından durumu değerlendirirsek; bazı şekerler besinlerde doğal olarak bulunurlar (meyvelerdeki fruktoz, sütteki laktoz, tahıllardaki nişasta gibi). Bazıları ise sonradan ilave edilirler (çay şekeri ve şeker içeren besinler). Dengeli beslenme çerçevesinde şeker ihtiyacı besinlerden doğal olarak karşılanmaktadır. O halde tatlı tüketiminden kaçınmak, yenildiği taktirde tüketim sıklığına ve miktarına dikkat etmek, lokma ve tulumba gibi ağır tatlılar yerine; sütlü ve meyveli tatlıları tercih etmek daha sağlıklı olacaktır (örnek: Dondurma, puding, sütlaç, komposto, meyve jölesi).

Hızla ve tamamen kana karışan, rafine şeker içeren besinler kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olur, böylelikle tekrar tatlı yeme isteği doğurarak bir kısır döngüye yol açarlar. Şeker tadından vazgeçemeyen, iştahını baskılayamayan, formuna önem veren bireyler ve aileleri için çok iyi bir alternatif olan yapay tatlandırıcıların şeker yerine kullanılması daha uygun görülmektedir. Tatlıların yapımında güvenle ve rahatlıkla kullanılabilecek olan bu yapay tatlandırıcıların enerji değeri yok veya göz ardı edilecek kadar düşüktür. Kan şekeri üzerinde de olumsuz etki yaratmamaları nedeniyle rafine şeker yerine tercih edilmeleri daha sağlıklı olmaktadır.

Yazın öğünlerin sadece meyve ile geçiştirilmesi oldukça yanlıştır. Meyvenin ana yemek yerine, yemekten sonra yenmesi gerekir. Mesela sadece karpuz ile öğün geçiştirmek yanlıştır, fazla meyve de kilo artışına neden olmaktadır.

Şeker, kolesterol ve kan basıncı üzerine olumlu etkileri, kabızlığı önlemesi ve tok tutma özelliğinden ötürü lifli (posalı) besinlere önem vermek gerekmektedir. Bu bağlamda kış mevsiminin vazgeçilmez yiyeceklerinden kurubaklagillerin yazın da haftada 1 - 2 kere tüketilmesi önerilmektedir. Kepekli tahılların (esmer ekmek, bulgur, kepekli makarna / pirinç / erişte / un) ve sebze - meyvelerin tüketimine ağırlık verilmelidir.

Yaz aylarında artan sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanmak gerekir. Sebze ve meyve tüketimi ile kalp - damar hastalıkları, bazı kanser türleri, inme, diyabet, Alzheimer hastalığı, katarakt ve yaşla ilintili fonksiyonel kayıp riskinin azalması arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Bu etkilerin sebze ve meyvelerin içerdiği diyet posası, folat, potasyum ve Beta - karoten, C vitamini, E vitamini gibi antioksidan etkinlik gösteren biyoaktif fitokimyasal bileşenlerden kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü günde 5 - 9 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesini önermektedir.

Tüm bu ilkelere ilave olarak mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü en çok tempolu yürümeyi önermektedir. Bunun dışında; jogging, bisiklete binme, yüzme, tenis, dans, aerobik, jimnastik tarzı kalbi çalıştıran sporlar da uygun görülmektedir. Haftanın 4 - 5 günü 45 - 60 dakika kadar egzersiz yapılması yeterli olacaktır. Amaç; metabolizma hızını düşürmemek, ve en önemlisi sağlıklı yaşama adım atmaktır.



UZMAN DİYETİSYEN

M.TURGAY KÖSE